HTML Editor - Full Version
ROLF METODU
Teoremi Amerikalı olan Ida Rolf tarafından icat edilmiş olan, tam olarak yapısal bütünleşme denilen bir çeşit vücut-duruş masaj . Ida Rolf, 1920'de New York'daki Barnard Koleji'nden Biyolojik Kimya dalında mezun oldu ve kısa bir süre sonra sağlık problemleriyle meşgul olmaya başladı. Sağlık problemlerine o zaman ki! Ortodoks tıp ekolleri çare olamayınca, kendi geliştirdiği ekolü ile alternatif tıp alanında büyük bir etki oluşturmayı başardı.Rolf danışanları üzerinde pratikler yaparak geliştirdi, ama 1940'lı yıllara gelindiğinde müthiş sonuçlara vardığı için, insanlar onun yardımını dört gözle bekliyorlar ve uygulamalı sonuçtan da memnun kalıyorlardı. Tam 35 yıl, yani 60'lı yılların ortalarındaki insan potansiyel hareketine yönelik, ilginin büyük gelişimine kadar tanınmadan çalıştı ve bu tarihten sonra Rolf metodu mesajı geniş bir şekilde anlaşılmaya başlandı. Geçen 12 yıl içinde 150'nin üzerinde Rolf‘çu yetiştirdi ve Meksika, Kolombiya, Almanya, Fransa, Kanada ve ABD'de 60.000'den fazla insan rolf metodundan faydalandı. Ida Rolf, 1971 yılında uygulayıcı yetiştirmek, kapsamlı araştırma yapmak ve Rolf metodu hakkında bilgi merkezi olarak kullanılmak üzere Boulder Coherada Rolf Yapısal Bütünleşme Enstitüsü'nü kurdu. Rolf metodu masaj yöntemi, bu yıllardan sonra yayılarak tüm Amerika ve Avrupa’yı sarmaya başladı.
Rolf metodu nasıl uygulanır?
Teknoloji çağının en büyük hastalıklarından biri bitmek bilmeyen boyun ve baş ağrıları. Duruş bozuklukları kafamızı sürekli meşgul ediyor. Bilgisayar karşısında geçirilen süreler uzadıkça ağrıların şiddeti de artıyor. Bu yöntemlerden biri olan Rolfing, ellerle bağ dokularına baskı uygulanmasına ve duruş bozukluğunun giderilmesine dayanıyor. Vücudun dengesini bulmaya yardımcı olarak daha iyi bir postür ve daha iyi hareket kabiliyeti amaçlanıyor. Üstelik işin içine duygular giriyor. Nasıl ki yere yanlış basmak postürümüzü bozuyorsa yaşadığımız duygusal olaylar da aynı etkiyi gösterebiliyor. Rolfing, bağ dokusunun belli bir sistemle ele alınmasına deniyor. Temel prensibi ise yerçekimiyle vücudu organize etmek aslında.
Yerçekimi kanununun ana kuralı her şeyi zemine doğru çekmektir. Bazıları yerçekimine karşı kaybettiği savaşı sırtlarında keskin bir ağrı olarak, bazıları vücutlarında hoş olmayan form bozuklukları olarak, bazıları ise devamlı yorgunluk olarak tanımlar. Tüm bu belirtiler aslında yapısal bir problemin ciddiye alınmamasından kaynaklanıyor. Bağ dokusu basit anlatımıyla organların etrafında ne kadar alan kaldığını belirleyen liflerdir. Dolayısıyla duruş bozukluğu veya yaşadığınız bir kaza aslında kalp, karaciğer gibi organlarınızı da etkiliyor. Özellikle sindirim sistemi duygularımızla son derece bağlı. Belirli bölgelerdeki akut veya kronik stres etkisiyle fasya bağları kısalıyor ve kalınlaşıyor. Bundan etkilenen kaslar da sertleşip hareketsizleşiyor. Vücudun bu bölgelerinde metabolizma da kısıtlanıyor. Dokulardaki dengesiz gerilim, değişik kas ve fasya bağlarına da
Dengesiz bir yük getiriyor. Vücudun çeşitli bölgelerinin dikey düzenleri bozuluyor. Bir bölgedeki kalınlaşmalar, kısalmalar ve yapışmalar, diğer bölgelerin vücudun dengesini sağlamak için farklı telafi yöntemleri geliştirmelerine ve dolayısıyla bozulmalarına sebep oluyor. Zamanla başka etkiler de buna ekleniyor ve mevcut vücut yapısı değişiyor. Ve yerçekimi bütün bu dengesizlikleri gittikçe artan bir şekilde etkiliyor. Bu tarz bozuklukların neticesi yaşlı insanlarda çok daha belirgin hale geliyor. Esnekliğini kaybetmiş ve kronik olarak gergin bir beden durumu kişinin duygusal ve fiziksel tepkilerini de etkiliyor. Örneğin yapısal olarak uzun bacaklardan kaynaklanan bedensel dengesizlik çocuklarda kendine güvensizliğe yol açabiliyor. Kişilik, genellikle iç ve dış uyarılara duygusal ve zihinsel olarak tepki veriyor. Beden yapısı bir iç duruşa kendini adapte ettiği zaman bu duruş sabit hale geliyor.
Doğru duruşu yakaladığınızda ki bu uzun süreli bir amaçtır, her şeye karşı doğru durmaya başladığınızı, kendi çizginizi yakaladığınızı, tutarlılığınızı oluşturduğunuzu fark edersiniz. Bunun sağladığı güven önünüzde hiçbir engel bırakmaz. Sırt, güç ve hafızanın doğru kullanımını temsil eder. Duruş, çoğu zaman “otururken ya da ayakta dururken bedenimizi tutma biçimimiz” olarak yanlış yorumlanır. Oysaki sözcük, iyi bir duruş için yapmamız gerekenlere işaret eder.
İyi duruşa ender rastlanır. Bedenimizin duruş şekli, yaşamımız boyunca biriktirdiğimiz fiziksel, duygusal ve zihinsel deneyimlerin sonucudur. Farkında olmadan belirli bir duruşa tutsak oluruz; bilincinde olmaksızın ulaştığımız bu katı şekil doğal değildir, ya da gelecekteki hastalıklara zemin hazırlayabilir. Depresyon bunun iyi bir örneğidir. Bu zihinsel bozukluğun insanların kendi içlerine doğru büzülme şekilleriyle ilişkilendirilebileceği kolayca görülebilir. Daha dik ve dengeli bir şekilde durmamız ya da oturmamız depresyondan daha az etkilenmemizi sağlayabilir.
“Kötü duruş” sabitleşmiş ve katılaşmış olan, “iyi duruş” ise bedenin hareketlerine göre sürekli değişebilen, hareketle uyum sağlayan duruştur. Katı duruş, yüzeysel solunuma yani solunum esnasında beden için gerekli olan oksijenin yeterince alınamamasına ve tüm iç sistemlerimizin bundan etkilenmesine, bunun sonucu olarak da aşırı yorgunluğa, gerilime ve depresyona yol açar. Rolf metodu masajı sayesinde bedendeki kas gerilimlerinin çözülmesiyle, duruşla ilgili kaslarımız çocukluğumuzda yitirdiğimiz hareket kolaylığı ve doğal duruşu düzenlemek üzere yeniden çalışmaya başlar.
Rolf metodu tekniği yaşamlarımız boyunca pek çoğumuzun biriktirdiği fiziksel ve zihinsel gerilimlerin çözülmesi için kullanılan bir yöntemdir. Bunların, baş ve sırt ağrıları, kalp problemleri, Artrit ve depresyonun yanı sıra adını anamadığımız daha birçok rahatsızlığın gelişmesine katkısı olabilir. Çoğu zaman olduğu gibi, eğer bu bilinçdışı kassal gerilimlerin devam etmesine izin verilirse, bu yaşlanma sürecini hızlandırıp canlılığımızı azaltarak yaşam kalitemizi etkileyebilir.
Daha fazla yük ve sorumluluğun altına girdikçe, yavaşça hareket ederken sahip olduğumuz rahatlık ve zarafet kaybolur. Rolf metodu masajı en basit işlerde bile bu denge ve rahatlığı geri kazanmamızda bize yardımcı olabilir. Bedenimiz en değerli varlığımızdır, buna rağmen çekici görünmeye çalıştığımız zamanlar dışında ona pek az dikkat etme eğilimindeyiz. Oysa dengeli ve uyum içinde hareket eden birisinden daha çekici bir şey yoktur.
OMURGA VE BOYUN
Omurga eğriliğinden yakınmayan pek az kişi vardır, bunların çoğu da vücutlarına gereken ilgi ve dikkati göstermediklerinden rahatsızlıklarının nedeninin farkına varamamaktadırlar.
Omurga, vertebral kolon veya belkemiği olarak da bilinir ve iskeletin önemli bir parçasını oluşturur. Hem bedenin üst bölgelerini destekleyen bir sütun olarak, hem de içinde yer alan omurilik ve sinirlerin korunmasında iş görür. Omurga, birbiri üzerine yerleşmiş bir dizi kemikten oluşur, bunlar vertebral - omur olarak adlandırılır.
Omurgalılar arasında yalnızca insan bütünüyle dik olarak ayakta durabilir. Bu, belirgin yararların yanı sıra belli sorunları da beraberinde getirir. Bunların başlıcası, yerçekiminin, dört ayak yerine iki ayağa sahip olması yüzünden aşırı derecede değişken olan insan bedeni üzerinde bir yük oluşturmasıdır.
Omurga yetişkinlerde yaklaşık 75 cm. uzunluğundadır. Boydaki değişimler bacakların uzunluğuna bağlıdır. Yetişkinlerde toplam 33 omur bulunur; bunların beşi şakral (kalça kemiğini), daha sonraki dördü ise kuyruk sokumunu oluşturmak için kaynaşmıştır. Böylece ayrı kemiklerin sayısı 24’e düşer.
Bunların servikal omurlar olarak bilinen yedisi boyun bölgesinde bulunur; servikal omurların altında tümü kaburgalara bağlanan oniki tane torasik veya dorsal omur vardır. Bunların da altında lumbar omurlar olarak adlandırılan 5 omur ve son olarak sakrum ve kuyruk sokumunu oluşturan dokuz omur vardır.
Herhangi bir aşırı kas geriliminin kemikleri yerinden ayırabileceğini ve dolayısıyla diğer kasların gereksiz yere gerilmesine yol açabileceğini unutmamak gerekir. Bu nedenle tek bir gergin kas bütün organizmayı etkiler. Kas gerilimindeki artış, aynı zamanda sinir, sindirim, solunum ve dolaşım sistemini de etkileyecek ve doğal işlevini bozacaktır.
Gün boyunca bedene pompalanan 36.000 litre kanı taşıyan atardamar, toplardamar ve kılcal damarlar dolaşım sistemimizi oluşturur. Kan damarlarının toplam uzunluğu 102.500 km dir; bu da dünya çevresinin yarısına karşılık gelir. Atardamarlar ve toplardamarlar, sinirler gibi bedenin kasları arasında içe ve dışa doğru uzanırlar. Katı olmamakla birlikte, doğru basınçtaki kanın değişen miktarlardaki akışına izin verecek şekilde kasılma ve gevşeme yeteneğine sahiptirler. İçinden kan damarlarının geçtiği kaslar kasıldığında, kan akışı sınırlanır. Bu durumda kalp, bunu telafi etmek için daha çok çalışmak zorunda kalacak veya beynin bir bölümü kanın sağladığı beslenmeden yoksun kalacaktır. Atardamarlar ve toplardamarlar üzerindeki bu basınç, toplardamarlarda varis oluşumu ve hatta damar tıkanıklığı gibi rahatsızlıklara sebep olabilir.
Rolfing, bu anlamda insan bedenine bütünsel yaklaşarak dünyanın çekim gücüne karşı insan vücudunun aslında nasıl durması gerektiğini bulmaya çalışıyor.
Rolf metodu masajı dokuların, aşın büyüyen bağ dokusu tabakalana tahrip edecek derecede derinliğine masaj yapılması yöntemi olarak. Rolf'un temelleri şu gerçeğe dayanır: Batı dünyasında insanlar fiziksel ve psikolojik çevreleri nedeniyle kötü bir duruş yapısına sahiptirler. Vücut bu anormal duruş yapısını telafi eder, belirli bazı bölgelerin kasları doğal olmayan kasılmalara itilir ve bu bölgelerdeki bağ dokusu fazlaca büyüyerek kalın tabakalar oluşturur ve bu da doğal hareketleri ve duruş şeklini sınırlar. Kulak, omuz, kasık ve ayak bileği üzerinden geçen dümdüz bir hat düşünün. Eğer bir insanın kafası bu hattın önünde kalıyorsa, yerçekiminin aşağı doğru dikey kuvvetinin dışında kalacak ve boyun kasları onu özel bir çabayla yerinde tutmaya çalışacak böylelikle de fazla çalışmış olacaktır. Yıllar geçtikçe vücudun kas üzerindeki fazla gerilemeye cevabı yalnızca kasın yapısında etkilerle değil, ayrıca fasya denen diğer bağ dokularının da oluşumuyla ortaya çıkar. Hepimizin vücudunda bağlayıcı bantlar ve kılıflar halinde fasya bulunur, fakat tıp bilimi bunu hiçbir zaman dinamik veya değişen bir şey olarak görmemiştir. Rolf‘çülerin yaptığı, bu kalınlaşmış doku bantlarını serbest hale getirerek vücudun gevşek bir hal alması ve ondan sonra yapısal olarak yeniden düzenlenerek duruşun ve aslında bireyin bütün sağlığının yavaş yavaş düzeltilmesidir.
Rolf’çü önce danışanını, dikkatlice gözlemler ve duruşundaki anormalliklerle, doğal olmayan gerilmeleri araştırır. Daha sonra danışanın kasları-omurları ve bacakları kontrol edilir ve vücutta dezenformasyona uğramış yerler not edilir. Her, seans 60 dakika sürer. Danışan bir sedye ye uzanır ve Rolf‘çü kalınlaşmış fasyayı, elleriyle, dirsekleriyle, parmak eklemleriyle ve uçlarıyla dağıtır ve vücudunun ağırlığını dikkatle kullanarak gerektiğinde oldukça fazla kuvvet uygulayabilir. Bu seanslar baş, göğüs, kasık gibi ön bölgelerin uyarılmasına ayrılır. Danışanlar rolf seansları devam ettiği süre içinde, derin basınç ve bazen de müthiş ağrı hissedebilirler. Bazı danışanlar hafiflediklerini veya bütün vücutları üzerinde bir titreme hissettiklerini söylerler. Acı, Rolf metodu terapisinin oldukça sık ve tatsız bir özelliğidir, ama danışanlar ayağa kalkıp kendilerini çok daha iyi hissettiklerini söylerler. Ida Rolf acılı yönü üzerinde çok durulmuştur. Shiatsu masajlarının verdiği acı aynen Rolf metodununki kadardır. Ve başlangıçta aynı şekilde kaslar ve lifler altüst edicidir der Ida Rolf. Eğer olaya karşı direnirlerse özellikle acı hissederler. Bu acılardan kurtulmanın yolu onların üzerine gitmektir, böylece onların aniden kaybolduğunu göreceklerini belirtir. Hissedilen zevk veya acı, tedavinin uygulandığı alanla alakalı olan duygulara da bağlıdır. Rolf, boynuna yaklaşıldığı zaman paniğe kapılan bir adamdan bahseder. Bu adam kendini sanki boğuluyormuş gibi hissetmişti. Bu hisleri geçtikten sonra üç yaşındayken bir boğulma tehlikesi geçirdiğini ve müdahaleyle hayata döndürüldüğünü anlatmıştı. Rolf, bu tip psikolojik uyarılmaların ve geçmişteki tatsız olayların yeniden hissedilmesinin kendi metodunun değerli, ama gerekli olmayan bir parçası olduğunu düşünür. Şüphesiz Rolf metodu farklı insanlara farklı şeyler ifade eden bir şeklidir. Bazıları için bir çeşit fiziksel bir masaj tır, bazıları için de aynı zamanda zihinsel denge için bir uyarılmadır. Rolf metodu hakkında dikkate değer diğer bir şey ise, bunun uygulandığı insanların boyunun yarım cm kadar uzadığıdır.
Uygulanmış hastaların bir başka yorumu da, artan rahatlık ve hareketliliktir. ABD’nde kanada ve Avrupa ülkelerinde popülerliği gittikçe artmaktadır.
Niçin işe yarıyor?
Eğer gerekli kuvvet uygulanırsa, şüphesiz vücuttaki bağ dokusunu tahrip etmek mümkündür. Fakat bunun deri üzerinden yapılması çok fazla acıya yol açar, özellikle bu fazla büyümüş dokular, kılıfın (periost) gerilmeye ve yırtılmaya çok hassas olan kemik dokusuna bağlı oldukları zaman. Los Angeles’e California üniversitesi Hareket Davranımı EGM Laboratuarı'ndan Profesör Valerie Hunt ve Dr. Wayne Massey, 10 seanslık Rolf önce ve sonra yapılan egzersizlerdeki kas tepkisini ölçmek ve kaydetmek için özel bir sistem geliştirdiler. Dernekleri 25 ve 45 yaşları arasındaki 11 sağlıklı erkekti. Kaslardaki elektrik aktivitelerin çok gelişmiş ölçümlerinden anlaşıldı ki; vücut hareketleri daha yumuşak, geniş ve daha az kısıtlı deneklerin duruşu. Daha dik ve iyi bir duruş için daha az kasılma gerektiriyor. Diğer çalışma, Rolf metodu ile parçalanması öngörülen fasyaların doğal olmayan kalınlaşmalarını araştırmaktadır. Klasik anatomi yanlıları fasyalara pek önem vermez, fakat bu yeni çalışmalar, RoIf metodu ile iyileştirilen problemlerin nedeninin fasya kalınlaşmaları olduğu hakkındaki, şüpheleri ispatlamayı ümit etmektedir. Manipülasyon (ellerin kullanılması) uygulanan diğer bütün şekillerinde olduğu gibi, Rolf metodunun diğerleriyle karşılaştırıldığında ne kadar faydalı olduğunu kestirmek çok zordur. Alexander tekniği de Rolf metodu ile aynı sonuçlan almaktadır, fakat acı ve vücudun yapısında herhangi bir değişiklik olmadan. Usta ellerde, gerçekten iyi bir masajın güçlendirici etkisi vardır.
HASTALIKLARA KARŞI ALTERNATİF TIP DESTEĞİ FİZİKSEL HASTALIKLARDA HEMEN DOKTORUNUZA YADA EN YAKIN HASTANELERE BAŞVURUNUZ.HASTANEDE YA DA DOKTORUNUZ TARAFINDAN TEDAVİ OLMADAN KESİNLİKLE ALTERNATİF TIP FELSEFESİ DESTEĞİ ALMAYINIZ.ALTERNATİF TIP FELSEFE EKOLLERİNİ UZMAN KİŞİLER TARAFINDAN YAN ETKİSİZ OLARAK , MODERN TIP TEDAVİSİYLE BERABER YAPARSANIZ ,HASTALIĞINIZIN SEYRİ AZALACAK VE KENDİNİZİ DAHA İYİ HİSSEDECEKSİNİZ.BU SİTE EĞİTİM VE BİLGİLENDİRME AMACIYLA HAZIRLANMIŞ BİR SİTEDİR.BU SİTE KESİNLİKLE TEDAVİ UNSURU VE YAKLAŞIMI İÇERMEZ.HASTALIK TEŞHİS VE TEDAVİLERİ , DOKTORLAR VE SAĞLIK BİRİMLERİ TARAFINDAN YAPILMAKTADIR.HASTALIKLARINIZIN SEYRİ İÇİN FELSEFİ BİOENERJİ HASTALIKLARA UYGULANMASINDA YAN TESİR VEYE TEDAVİ UNSURU BULUNMAZ.
ALTERNATİF GLOBAL İŞLETME DANIŞMANLIK ŞİRKETİMİZ BÜNYESİNDEKİ İNTERNATİONAL SPECİAL METAPHYSICH ACDEMY KİŞİSEL GELİŞİM MERKEZİMİZ KESİNLİKLE HASTALIK TEDAVİ VEYA TEŞHİSLERİNİ İÇERMEZ VE ÜSTLENMEZ.KİŞİSEL VE RUHSAL GELİŞİM BAZINDA HALKIMIZI BİLGİLENDİRMEK VE EĞİTMEK İÇİN VARDIR.HASTALIKLARIN TEDAVİSİ İÇİN MODERN TIP YAKLAŞIMLARINI DESTEKLER.BİOENERJİ BİR UZAK DOĞU FELSEFESİDİR,ALTERNATİF VE TAMAMLAYICI TIP KAPSAMINDA DEĞERLENRİLEMEZ.